Asgari ücretin belirlenmesi ile ilgili
olarak bir kez daha işçileri ve emekçileri açlığa, yoksulluğa mahkum eden bir
süreç yaşanıyor.
Asgari ücret bizzat yönetici makamlar
tarafından belirlendiği gibi; işçilere günlük 8 saat ve 5 çalışma günü için
haftalık 40 saate karşılık ödenen ve işçi ile eşinin ve üç veya beş çocuğunun
yeterli beslenme, sağlıklı konut, giyim, aydınlatma ve ısıtma, ulaşım, çağdaş
düzeyde sağlık servisi, eğitim, kültür, dinlenme, eğlence ve benzeri temel
gereksinmelerini geçerli fiyatlar üzerinden karşılamaya yetecek miktarda olması
gereken ücrettir. Günlük 8 saati veya haftalık 5 günü aşan süreler için ise ek
mesai ödenmesi zorunludur.
Bu kıstaslar dikkate alınarak yine bizzat
“Devlet Planlama Örgütü” tarafından hazırlanan veriler dikkate alınması
gerekmektedir. Yönetici makamların kendi kontrollerindeki kurumların
hazırladığı verilere göre: Hane halkı çalışan sayısı ortalama 1.03, hane içi
yaşayan sayısı ise ortalama 2.82’dir. Bunun anlamı 1.03 kişinin alacağı en
düşük aylık maaş, en az 2.82 kişinin yaşamlarını sürdürebilmek için bir aylık
minimum giderlerini karşılaması gerekmektedir. Yine aynı kurumun hazırladığı
fiyat verilerine göre bu rakamların sonucunda ortaya çıkan olması gereken en
düşük asgari ücret tüm kesintilerden sonra 1900 ile 2000 TL arasındadır.
Bu arada şunu belirtmek gerekmektedir
ki; Devlet Planlama Örgütü tarafından en son açıklanan veriler Ekim 2011’e
kadardır. Ve yine aynı kurum tarafından yapılan açıklamalara göre son bir
yıllık enflasyon % 10 civarındadır. Buna göre bir önceki yıl belirlenen 1415
TL’ye en az %10’luk bir artış yapılmalıdır. Ancak bir önceki yıl belirlenen
1415 TL, tüm verilere ters olan ve asgari ücrete çalıştırılan onbinlerce işçiyi
açlığa mahkum eden bir rakamdır.
Geçmiş UBP Hükümeti döneminde hızla
yoksullaşan işçiler, son beş aylık CTP-DP Hükümeti döneminde peş peşe yapılan
zamlarla daha da kötü yaşam koşullarına mahkum edilmektedir.
Ekonomik yaşamın belirlenmesi için
kullanılan veriler günümüz teknik olanakları da dikkate alındığında çok hızlı
bir şekilde güncellenebilmeli ve işçilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için
almaları gereken en düşük ücret olan asgari ücret olması gereken düzeye
yükseltilmelidir.
İşçilerin kendi örgütleri olan
sendikalarda örgütlü olmayışları ve bu yönde gerekli baskıyı oluşturamamaları
ortaya çıkan bu tablonun en önemli nedenlerindendir. Sermaye kesimleri kendi
aralarındaki rekabete rağmen bir çok farklı örgütlenme ile işçileri daha ağır
sömürüye mahkum ederek daha da zenginleşmek için güç birliği yapmaktadırlar.
İşçilerin kendi sendikalarında örgütlenerek haklarını aramaları karşısında ise
her türlü baskıyı uygulamaktadırlar. İşçiler, emekçiler olarak kendi
yaşamlarımızı hak ettiğimiz gibi insanca sürdürebilmek için tüm baskılara
rağmen örgütlenmeli ve güçlerimizi birleştirmeliyiz.
Bizler biliyoruz ki hiç bir sömüren bize
kendi eliyle daha iyi bir yaşam sunmayacaktır!
Yeterli düzeyde ücret, insanca yaşayabilme
olanağı ancak biz örgütlenerek güçlerimizi birleştirirsek mümkün olacak!
Ancak bizler kendi yaşamlarımıza sahip
çıkarsak ve sömürenlerin karşısına birlikte dikilirsek insanca bir yaşamı
kurmak mümkün olacak!
Daha iyi bir yaşam için sendikalarda
örgütlenelim, gücümüzü sömürünün karşısına dikelim!