15 Eylül 2014 Pazartesi

Uyuşturucuyla zehirlenen değil, üreten bir gençlik için!

Çürüyen kapitalizmin yarattığı sorunlar hergün yeni gençlerimizi uyuşturcu bataklığına çekiyor!
Dört bir yanı askeri üslerle ve binlerce “güvenlik” gücü ile dolu olan ülkemizin kuzeyinde uyuşturucu baronları cirit atıyor! Her köşe başında kolaylıkla bulunabilen bir zehir durumunu alan Bonzai  tipi uyuşturucular sayesinde, toplumun özellikle işçi emekçi kesimlerdeki gençler zehirlenerek düşünmeyen, üretmeyen, sorgulamayan bireyler haline getiriliyor. Gençlerimiz, çocuklarımız birileri sermayelerine sermaye katsın diye hergün zehirlenmeye devam ediyor.
Bizzat devlet eli ile korunan uyuşturucu baronları, ülkemizi mafyatik örgütlenmelerle kuşatmış durumda. Toplumsal dinamikleri çökerten tüm bu olgulara rağmen egemenler önleyici hiç bir adım atmıyor. Egemen güçlerin bu illetin kökünü bilinçli bir şekilde kurutmayacağını biliyoruz. Çünkü onlar bu düzenden besleniyorlar!
Peki bizler ne yapacağız?! Sessiz bir çağresizlik içerisinde “cellad”ımızın bizi katletmesini mi bekleyeceğiz?!
Hayır! Görev öncelikle bu toplumun ilericilerine ve de biz devrimcilere düşmektedir.
Önce her türlü uyuşturucu satışına karşı örgütlü bir mücadele ile uyuşturucu çetelerini sokaklarımızdan, mahallelerimizden, okullarımızdan defetmeliyiz. Gençlerin bu gibi yollara özenmelerinin en önemli sebebi farklı alternatiflerinin olmayışıdır. Yeterli derecede kültürel, sanatsal veya sportif faaliyet olanakları sunulmayan gençler boşlukta bıraklımakta ve bu bataklığa itilmektedirler. Gençlerimize alternatif paylaşım alanları ve sosyalleşme olanakları sunmalı, onları uyuşturucu kullanmanın bir kurtuluş yolu olmadığı konusunda bilinçlendirmeliyiz.
Bu konuda özellikle işçi, emekçi kesimler içerisinde farkındalık yaratmak, örgütlenmek bizlerin temel görevleri arasında olmalıdır. Bu anlamda kendine ilerici, aydın diyen her bir kişinin ve kesimin, toplumumuzu saran bu çürümüşlüğe karşı harekete geçmesi şarttır. Bunu yapmadıkları oranda onlar da bu çürümüşlüğün sorumluluğunu üzerlerine almaktadırlar!
Bu sorunun yaygın bir şekilde görüldüğü işçi, emekçi bölgelerinde, mahalle sakinlerinin bilgilendirilmesi ve bu konuda örgütlenmesi için çalışma başlatılmalıdır.  Mahallerede atıl dururan binalar hızlı bir şekilde restore edilerek demokratik kitle örgütlerinin aktivitelerinin yapıldığı nitelikli merkezlere dönüştürülmelidir.  Bu sayede kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetler teşvik edilmelidir. 
Aksi taktirde sadece gelecek kaygısı yaşayan ve giderek daha da çok bu bataklığa saplanan gençler değil, aynı zamanda toplumun en önemli dinamikleri de yok olacaktır. Toplumun uyuşmuş beyinlere değil, düşünen, üreten ve hakları için mücadele eden sağlıklı beyinlere ihtiyacı vardır.
Ülkemizi bu pisliklerden köklü bir şekilde temizlemenin yolu ise bu pisliği yaratan sömürü ilişkilerinin parçalanıp atılmasından geçer! İnsanı değil, daha fazla karı hedefleyen kapitalizmi yıkmamız ve yerine insan odaklı sömürüsüz, adil bir düzen kurmalıyız!
Zehirlenip yok olan değil, üretip gelişen bir gençlik ve toplum için bu çürümüşlüğe sen de dur de!

Bu Pisliği Devrim Temizler!