Çürüyen kapitalizmin yarattığı sorunlar hergün yeni gençlerimizi
uyuşturcu bataklığına çekiyor!
Dört bir yanı askeri üslerle ve binlerce “güvenlik” gücü ile dolu olan ülkemizin
kuzeyinde uyuşturucu baronları cirit atıyor! Her köşe başında kolaylıkla bulunabilen
bir zehir durumunu alan Bonzai tipi
uyuşturucular sayesinde, toplumun özellikle işçi emekçi kesimlerdeki gençler zehirlenerek
düşünmeyen, üretmeyen, sorgulamayan bireyler haline getiriliyor. Gençlerimiz,
çocuklarımız birileri sermayelerine sermaye katsın diye hergün zehirlenmeye
devam ediyor.
Bizzat devlet eli ile korunan uyuşturucu baronları, ülkemizi mafyatik
örgütlenmelerle kuşatmış durumda. Toplumsal dinamikleri çökerten tüm bu olgulara
rağmen egemenler önleyici hiç bir adım atmıyor. Egemen güçlerin bu illetin
kökünü bilinçli bir şekilde kurutmayacağını biliyoruz. Çünkü onlar bu düzenden
besleniyorlar!
Peki bizler ne yapacağız?! Sessiz bir çağresizlik içerisinde
“cellad”ımızın bizi katletmesini mi bekleyeceğiz?!
Hayır! Görev öncelikle bu toplumun ilericilerine ve de biz devrimcilere
düşmektedir.
Önce her türlü uyuşturucu satışına karşı örgütlü bir mücadele ile uyuşturucu
çetelerini sokaklarımızdan, mahallelerimizden, okullarımızdan defetmeliyiz. Gençlerin
bu gibi yollara özenmelerinin en önemli sebebi farklı alternatiflerinin
olmayışıdır. Yeterli derecede kültürel, sanatsal veya sportif faaliyet
olanakları sunulmayan gençler boşlukta bıraklımakta ve bu bataklığa itilmektedirler.
Gençlerimize alternatif paylaşım alanları ve sosyalleşme olanakları sunmalı,
onları uyuşturucu kullanmanın bir kurtuluş yolu olmadığı konusunda
bilinçlendirmeliyiz.
Bu konuda özellikle işçi, emekçi kesimler içerisinde farkındalık
yaratmak, örgütlenmek bizlerin temel görevleri arasında olmalıdır. Bu
anlamda kendine ilerici, aydın diyen her bir kişinin ve kesimin, toplumumuzu
saran bu çürümüşlüğe karşı harekete geçmesi şarttır. Bunu yapmadıkları oranda
onlar da bu çürümüşlüğün sorumluluğunu üzerlerine almaktadırlar!
Bu sorunun yaygın bir şekilde görüldüğü işçi, emekçi bölgelerinde, mahalle
sakinlerinin bilgilendirilmesi ve bu konuda örgütlenmesi için çalışma
başlatılmalıdır. Mahallerede atıl dururan binalar hızlı bir şekilde
restore edilerek demokratik kitle örgütlerinin aktivitelerinin yapıldığı
nitelikli merkezlere dönüştürülmelidir. Bu sayede kültürel, sanatsal ve
sportif faaliyetler teşvik edilmelidir.
Aksi taktirde sadece gelecek kaygısı yaşayan ve giderek daha da çok bu bataklığa
saplanan gençler değil, aynı zamanda toplumun en önemli dinamikleri de yok
olacaktır. Toplumun uyuşmuş beyinlere değil, düşünen, üreten ve hakları
için mücadele eden sağlıklı beyinlere ihtiyacı vardır.
Ülkemizi bu pisliklerden köklü bir şekilde temizlemenin yolu ise bu
pisliği yaratan sömürü ilişkilerinin parçalanıp atılmasından geçer! İnsanı
değil, daha fazla karı hedefleyen kapitalizmi yıkmamız ve yerine insan odaklı
sömürüsüz, adil bir düzen kurmalıyız!
Zehirlenip yok olan değil, üretip gelişen bir gençlik ve toplum için bu
çürümüşlüğe sen de dur de!
Bu Pisliği Devrim Temizler!